24 Ağustos 2008 Pazar

Şimdi sus gönlüm. Sus ve teslim ol

Şimdi sus gönlüm. Sus ve teslim ol. Fani umutlarla tükenmekten vazgeç. Dünya buna değmeyecek kadar kısa. Sabır zamanı kısa. Bir şimşek ışığının parıltısı kadar kısa. Unutma ey gönül, burası dünya… Sefası da fani, cefası da… Fakat ebediyyet var, ebedi vatan. bir ateş mahzeni var ki, orada sabah olmayacak, horozlar da ötmeyecek. Orada sabretmek imkansız." İşte bu yüzden, durgun denizlerin ve yüce dağların sükütu heybetli olur. Tıpkı gönlü derya gibi hak dostları ve genelde sükutu tercih ederler, çünkü herkesin nede çok bilmişlik edasıyla, kuru kalabalık lakırdı sarfettiği bu zamanda ve galiba sözün bittiği yerde sükut başlar da ondan. Gecenin bir vaktinde yada seher vakitlerinde kainatın sükunatını dinlersiniz. Sükut edip kainatın musikisini dinlemek ve bu eşsiz sanatı ve sanatçıyı tefekkür etmek...ALLAH(C.C) 'ın bize bahşettiği dil nimeti ve ardından dudak nimeti gerektiğinde sukuta ihtiyacımız olduğu için... Evet şimdilerde aslında bu suskunluk yüreğimizin feryatlartda gizlendigi, yada figanlarda konuştuğu suskunluk olsa gerek ve konuşulması gerektiği yerde susmamanın suskunluğu...

dua

İnsan, başına gelen belaları bile kendi hata ve günahlarından bilmeli; halini Cenâb-ı Hakk'a arz ederek ve nefsinin oyunlarından dert yanarak istiğfara yönelmelidir. Hatta insan falanın filanın tavır almasında ve kendisine haksızlık yapmasında bile bir hikmet aramalı; "Allah'ım, inanıyorum ki, Sen bana teveccüh ettiğin zaman, bütün gönül kapıları da benim için açılacaktır. Bana kusurlarımı telafi imkânı ver ve beni günahlarımdan arındır; böylece, bendeni kötü söz ve davranışlara muhatap olmaktan da kurtar!" diyecek kadar problemi kendi üzerine almalıdır


Rabbimiz, şu anda, bize yüklediğin misyon itibarıyla yerimizi doldurmuyoruz. Zayıfız, güçsüzüz ve halk nazarında da hor hakîriz. Söz ve davranışlarımız tutarsız, hemen her yaptığımız yanlış; adeta birer hatalar heykeliyiz. Eğer, Sen bize inayet etmezsen, şerrin ta kendisiyiz. Halimizi Sana şikâyet ediyor ve bizi ıslah eylemeni diliyoruz. Tamir et bizi Rabbimiz!.."

gizli şirk ben ben konusunda güzel bi yazı

Ne kadar Gizli (ben) var konuşmalarımızda? Bilmem siz de düşündünüz mü hiç, konuşmalarınızda ne kadar gizli şirk manasını hatırlatan benlik duygusu bulunduğunu? 'Ben yaptım, ben ettim, benim eserim, benim başarım' kabilinden benlik iddiaları alıp yürümekte, Allah adına yapma niyeti bazen akla bile gelmemekte midir acaba?.. İsterseniz bu mühim konuda etkisinde kaldığım bir sohbetin yerimizin aldığı kadarını birlikte okuyalım sizinle. Kendimizi bir tartalım Hocaefendi'nin hassas ihlas terazisiyle. Bakalım kendimize verdiğimiz puan ne olacak? "... Diyelim ki bir insan çocukluğundan beri insanlara vaaz eder, Allah Teala'yla Peygamber'imizle alâkalı bir şeyler anlatmaya çalışır. Anlattığı mevzular hep Cenab-ı Hakk'ın zatıdır, sıfatıdır, esmasıdır. Fakat o, benlikten sıyrılmamış, konuşurken hakka tercüman olma yerine kendini ifade etmeye çalışmış, Allah'ı anlattığını zannettiği yerde bile çok defa kendini anlatmıştır! Bu açıdan onun bu anlatmasına, Allah'ı anlatma da denemez; çünkü o nefsinin dellallığını yapmıştır!.. Bunu başka konularda da düşünebiliriz. Mesela bazıları bir yerde dine ve millete hizmetin bir faslında işin içine girerler. Cenab-ı Hakk'ın hazırladığı bir kısım imkanları ve bazı argümanları değerlendirmeye çalışırlar. Zahiren yapmak istedikleri şey de güzel gibi görünüyordur. Fakat o işin içinde zerre kadar kendilerini ifade etme (nefislerini nazara verme) düşüncesi varsa, şirke girmiş ve o işi de kirletmiş olurlar. Çünkü insanın, vesile olup vasıtalık ettiği işlerde tek hedefi Allah'ın rızası olmasıdır. Sırf Allah için olması gerekince başkası için olmanın en küçüğü bile karışırsa bozulur, onun mahiyeti sırf Allah için olmaktan çıkar artık. Mesela bir gazete çıkarırsınız ya televizyon kanalı kurarsınız ve bunlarla dininizi, milli kültürünüzü anlatırsınız. Çok güzel işlerdir yaptığınız bu hayırlı işler... Bu konularda ne kadar başarılı olduğunuzu anlatma mülahazalarını da katarak 'şu programlarda şöyle bir iş evirdim çevirdim, şöyle yaptım, böyle planladım' duyguları sararsa içinizi, hatta o mevzuda başkalarının mesaisini hiç görmez, sadece kendinizi nazara verir ve her türlü başarıyı şahsınıza nispet ederseniz, dahası; çok defa kendinizi nefyediyor gibi konuşur, ama kendinizi nefyederken bile nefsiniz adına kocaman kocaman sarsılmayacak abideler dikme peşinde olursanız... İşte o zaman her şeyi kirlettiniz, şirke girdiniz demektir. Evet abidelerin en tehlikelisi, en öldürücüsü, Hubel, Lat, Menat, Uzza, İsaf ve Naile putlarından da şerlisi tevazu, mahviyet, hacalet ve kendini nefiy çerçevesi içinde ortaya konanlarıdır. Mahviyet edalıdır bunlar. Tevazu bohçasına sarılarak ortaya konmaktadır. Bunlarla nefsiniz adına diktiğiniz öyle abideler olur ki, onlar sizi yutar, bitirirler, fakat siz hiç farkına varamazsınız. Bir gün size aklınızı başınıza almanız ve kendi ellerinizle dikip büyüttüğünüz bu putların yamacına elinizde baltanızla geçmeniz söylense de geç kalmış olabilirsiniz. Çünkü sürekli kendi mahiyetinizin heykellerini dikmişseniz, putlarla muhat bir insansınız artık ve diktiğiniz bu putların farkında değilsinizdir, görmüyorsunuzdur onları. Bundan dolayı Efendimiz (sas) buyuruyor ki: 'Sizin hakkınızda en çok korktuğum husus şirki esgardır.' Efendimiz ismi tafdille ifade ediyor ve ilk bakışta görülmeyecek, ilk anda sezilmeyecek kadar küçükler küçüğü olan şirktir bu. Ümmeti hakkında büyük bilinen günahlardan değil, küçük gördükleri için çekinmedikleri riya gibi, süm'a gibi 'yaptım, ettim, düşündüm, kurdum' gibi şirke sürükleyen söz ve mülahazalardan korkuyor. Bizi de korkutarak uyarıyor. Duygularımıza (sızarak sinen) bu küçük şirk 'ben ben'den Rabb'imiz hepimizi korusun..."

22 Ağustos 2008 Cuma

sözüm bana yetmezken

Sözüm bana yetmiyor,
Sen sözüm yokken de işittin beni...
Avazım derdime yetişmiyor..
Sen sesim çıkmazken de dinledin beni..
Çağırışım dudağımda kalıyor...
Sen kalbim yokken de sevdin beni..
Yakarışım senin işitmenden utanıyor..
Sen söylemesem de anlarsın beni...

21 Ağustos 2008 Perşembe

Kardelen ....

Güzel günleri paylaştığımız belli bi döneme beraber geçirdiğim arkadaşım
bugün senin için üzücü bi haber aldım .Üzüldüm aramızdaki küskünlüğe rağmen hayal kurup onu elinle yıkmak ne zordur bilirim, kargalar gibi başına üşüşüp teselli vermek değil amacım senin ne hissettiğini anlamaya çalışmak dua etmek elimden gelen
her yeni güne açan kardelen çiçeği sana bu ismi boşuna vermedik
baharın ortasında kışı yaşıyosun kimbilir, kendini uzaklara götürüp içindekini atmaya çalışıyosun
kendi baharını, kışını bekliyosun ama unutma her yeni gün seninde günün
araya giren yabani otlar, havayı bozan bazı sesler, gereksiz cümleler,kimi kendini bilmeyen otlar bitsede bi yerlerde eyvallah demeliyiz kimi yerde.çünkü yaşıyoruz umuda ihtiyacımız var
bu çetin baharı yaşayıp güzel bi kış geçireceğini düşün,daha güzel açmak için
sen sana ilham veren şarkıları cebinde taşısanda, yürek kendi türküsünü yaşıyor kendi dilinde
gidiyorum deme, ben açmam bu kış hiç deme çekme gönlünü kıyılara
at en fazla gönlünü denizlere bırak gereksizleri
bu kış aç seni tanıdığım en güzel kardelen gibi

19 Ağustos 2008 Salı

....UP UZUN Bİ YOL BU.....

beklemek
uzun yaz günlerinde beklemek nede zormuş
zor olan beklemek mi yoksa belirsizliklerden doğan yalnız kalmalar mı
bakarsın gün geçer
yıl biter mevsim bahara gelirde sen biz diye bişe olmadıktan sonra yıl geçse ne yazar
gün geçse ne yazar .
zor olanı seviyor aslında insan demek geldi içimde çığlık çığlığa içimde sessiz fırtına koptu, döktü kendini akan ilk nehre .bakmakla yetinmek zor
zamana yenik düşmek zor gelir aslında seni görmek bide görememek ne zordur bilemezsin
her an gelir gibi tetikte olmaktan yılan kalbim , ışığı görmemiş bir kuşun ilk sızıntısında çırpınmasından artık yıldı. çünkü onlar gerçek değil sadece beklenti çünkü ne gelen var ne giden
kafanın içinde onla gezmekten bıkan bi düşünce yumağında kendini kalabalıktan nefes alamayan
dışarı kendini atmak istemesi çok mudur sence
bu kadar kolay kusura bakma demek acaba hiç hissetmedimiyi getirir akla
gördüğünde hiç bişe olmamış gibi ben gidiyorumu kolay mı der içinde fırtınalar kopan
yada bu kadar mı kolay unutur bu kadar çabuk mu vaaz geçer
aslında bu iki yol gibidir birincisi kendini ifade edemeden kaynaklanan bi yanılgı
ikincsi öylesine yaşamak denk gelirse olursa olur demek önemsememek bi yerde
yada gerçekten kalbin çarpmamasıdır , gerçekten istememesidir
evet öyle ya o kelimenin karşılığı EMEK yoksa emek nerde çarpan ....... belirsitisi
yağmur bile yağmadan şimsek çarpması göğün kararması belirtisidir yağacak rahmete,
nerde emek nerde sevgi
aslında beklenen tek şey bu başka birşey değil......

Aşk 'a dair

Boşlukla eşdeğer bir ivme sağlayan ilişkilerin yapaylığını kabullenmemek..Tebessümlerle örülü her başlangıcın acılarla unutuluşuna kendini inandırmamak belki de aşk dediğimiz kısa ömürlü paylaşım..
.......................>
İddialı bir genelleme gibi gelse de, aşk her zaman kendini yalnızlığa zorlayan bir kavram olarak bırakmıştır içimizde.. Birileri tutup çıkarana kadar, sen daha önceleri nerelerdeydin dedirtene kadar, kendince, kendi içimize kapanık bir zamanı oynamıştır bizimle...
..........................>
Sayfalarca mektubun ne anlamı kalır, sonrası yaşanacaklar adına.. Unutulmayan tebessümün yerini alan unutkanlıklarla..Her yeni aşk içinde, günahı boynuna imaj çığırtkanlıkları ile ters-yüz olan hayat karşısında..Sormak gerekir elbet..Bir aşk'a kaç aşk sığar..? KAÇ AŞK UNUTTURUR KENDİNİ BİR AŞK İÇİNDE..? Vazgeçmenin ardına saklanan gururla..Yeni bir hayatın peşi sıra.. Geriye dönüp bakmaksızın.. Günün birinde bir yerlerde dolanan varlığının bilincinde..Bir sevgili hatırına..

17 Ağustos 2008 Pazar

KORKULARIMA KARŞI ..

işte yazıyorum ama her an silebilirim .
korkuyorum çünkü
yeniden o günleri yaşamaktan korkuyorum
yeniden derinle dalıp yıpranmaktan korkuyorum
yeniden solumda bi sızı duymaktan korkuyorum
yeniden kaybetmekten elimle bırakmaktan korkuyorum
cesaretim gizlendi kalbimin en derin yerine
elinden tut cesaretimin, tutki bende kalkayım korkmayayım sana gelmeye
tam bi bağlanmaktan tam teslim olmaktan korkar oldum
kendimi yüzmeyi bilmeyen acemi denizci gibi okyanusa açılmaktan korkar oldum
korkar oldum yürümekten yeniden kırılır mı diye kalbim...
ve yeniden üzülürmüyüm diye sevinmekten korkar oldum
sessiz duran bi gemi gibiyim fırtına beklemekte her an
küçük bi uçurtmanın fırtına çıkarda dalgalanamaz diye korkar oldum.
cesaertim kırldı yitirdim kendimi..
kayboldum kendi kentimde..
bulamadım bildiğim yolları.
nefesim kendime yetmez oldu, sesim sessiz kaldı sadece kendim duydum çığlığımı
yitirdim kendimi kayboldum ,sessiz gecelere çekildim
gitmek istemesemdee zorla yola çıktım yada çok gitmek istediğim yere gidemedim korkumdan
benii bitirmesin bu korkular
bitmesin az olda olsa içimdeki direnişler
baş kaldırsın artık korkularımın düşmanı
içimde mutlu yüzlerin memnun bakışlardan bi esinti sadece kalmasın sadece
olsun ki baharı ömrüm kalbimin içinde, içindede değil aslında sarsın her tarafımı kapatsın tüm korkularımı..

Sıra arkadaşım , dostum,kankim

yazılacak çok şey var belki de

seni bugün beyaz gelinliğinle teslim ettik ellere..
bugün arkadaşım hayat yolunu seçti hayat arkadaşıyala ve imzalar atıldı.
sahittim:)
oysa biz 1997 yılında okulun bahçesinde birbirimize yabancı gibi bakarken o yıllar nasılda geçmiş te bugün seni o güzell beyazlarınla uğurladık yeni hayat yoluna
yine bi bahçede bu sefer nikah dairesinde ayrılmıştık.
geçen günler aynı sırada geçen yıllar
sınavlar ,aynı ekmeği yemeler, kar yağdımı okulun bahçesine kar topu oynamak için taa 6 kata aşağı inip su olup yukarı çıkmamız ,sonra bahçede oturmalarımız , aynanın önünde 2 saat eşarp yapmalarımız, okulda da başarılı iki arakadaş olmamız herkesçe bilinmesi,
bi müzik sesinde yan sınıfa gidip oynamalar,kopya çekmeyi beceremesemde kağıtları değiştirmeler onun uzman olduğu kopye kağıtlarını hazırlaması,
yaz geldimi tatile gitmelrimiz,
bursa da ki gezimiz , okuldaki piknikler, geziler çok sevdiğimiz Musatafa hocamız
mezuniyetimiz.
okuldaki ağladığım o günde bana tesellilerin,karne heycanlarımız çok çalışmasakta başarılarımız
kendine güvenen edalı havalı okul çıkışlarımız ,
o yolda yürümelerimiz bedava servisimiz ,aklıma gelmeyen ama hep mutlulukla hatırladığım SENLİ günler
eeey gidi günler..nası da geçmişş
1997 denn 2008 ağustosu
mutlu ol sen çok hakediyosun,
mutluluk hep seninle olsun
sıra arkadaşım biz hep beraberdik.
kararların hep sana mutluluk getirsin.
Rabbim

Yar ve Yardımcın olsun..
onun tabiri ile kankim
:)

7 Ağustos 2008 Perşembe

KOÇ KADINI

Nasihatler, tavsiyeler, yol göstermeler. Hiçbiri size göre değil. Nasılsa bildiğinizi yapacaksınız. Bu inatçılık mı? Hayır sadece kararlılık ve doğru bildiğinden şaşmamak. Ortada belirgin bir neden yokken sinirli ve gergin mi oluyorsunuz? Bu demektir ki o gün, içinizdeki muazzam enerjiyi harcayacak bir yer bulamadınız. Hareketsiz bir yaşam sizin için bir kabus olabilir. Sürekli koşuşturmak, yorulmak nedir bilmeyen bedeninize uygulayabileceğiniz en terapidir. Mücadele etmeyi seversiniz. Çünkü sizin için her mücadele kazanılacak bir zaferdir. Sizi sevenlerden oluşan geniş bir hayran kitlesi vardır. Bunların çoğu yüreklendirip güvensizliklerine çareler bulduğunuz kişilerden oluşur. Bu yüzden iş hayatında iyi bir yönetici,aile yaşamında yol gösterici olursunuz. Anahtar sözcüğünüz: "Cesaret tüm engelleri aşar."

yorum bu beee..:)

Benim Yolum



Onlar kaçmadı yoldanOnlar kaç kere yandı, yine dayandıOnlar benim yolumun yolcularıydı Bu yol çok uzundur, çok ıssızdır, çok yalnızdır Zindanları çıldırtıcı, gardiyanlar çok amansızdırBu yol bir ışık için bin ateşle yananlarındırOnlar ki hep masallarda, şarkılarda yaşayanlardırMahşer karanlığımdan, zalim yalnızlığımdan, cahilKorkularımdanSeni kim kurtaracak sanıyorsunBundan bütün kızgınlığım, bundan tüm karamsarlığımBundan kırgınım, bundan hırçınımUmudum bir tek sensin TANRIM Onlar rüzgarlarıyla geldi geçti bu yoldan defalarca Onlar göçüp gitti çığlıklarıyla Bu yol çok uzundur, çok ıssızdır, çok yalnızdır Zindanları çıldırtıcı, gardiyanlar çok amansızdırBu yol bir ışık için bin ateşle yananlarındırOnlar ki hep masallarda, şarkılarda yaşayanlardırMahşer karanlığımdan, zalim yalnızlığımdan, cahil Korkularımdan Seni kim kurtaracak sanıyorsun Bundan bütün kızgınlığım, bundan tüm karamsarlığımBundan kırgınım, bundan hırçınım Umudum bir tek sensin TANRIM

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Bi Muamma

saat 21:52 dinledim bugün o şarkıyı diyo ki:
seni aramıyorsam sormuyorsam bu senden vazgeçtim anlamanına gelmez..
diimi y.....
bu bi vaz geçiş değilll
bu sadece kendimi iyi dinlemem gereken bi sessizlik
yada geç kaldığın ve geç kalmaya bıraktığın masum cümllelerinin
neden bana ulaşmadığında kendime aradığım pay sadece

ne çıkaracam bende bilmiyorum bildiğim tek şey ne olcağımızı bende bilememem..
bu ortada kalmamalar bu anlamsızlıklar
bu kendini bilmez hayalller
nereye gider onuda bilmiyorumm
yani anlayacağın bi muamma..

sustuk ikimizde...

Sustuk; ikimizde dillerimize kilit vurduk sanki,Yüzümüzdeki tedirgin ifadeden herşey belliydi aslındaKonuşmak istemedik sustuk, belki de çok kırgın ve buruktukSessizliğe iyice ayak uydurduk, susmak en sağlam sığınağımızdı.Hep en derine sakladık duygularımızıBu kadar uçurumlar olmazdı aramızda bu kadar kaçırmasaydık gözlerimizi birbirimizdenGözlerimiz kesişti o noktadaHala varmıydık birbirimizde?Gidişlerden sonra kaç gemi yakıp döndük birbirimizeSeninde kan çanağına dönüyor mu gözlerin benim için her ağladığındaBoğazında bir el sıkıp duruyor mu her özlediğindeSen de bensiz sabaha merhaba dedin mi?Bıkkın mısın, yorgun musun?Benden çok mu uzaksın?Ey aşk sen bana düşman mısın?